27 Temmuz 2017 Perşembe

Barış

Bu ana kadar hiç yetiştirmediğim bir çiçek büyütüyorum bahçemde. Yaprakları küçük, çiçekleri kahverengi, kokusu buram buram sevgi kokan, bir bakanın tekrar bakmak istediği çok özel bir çiçek.
Her sabah kucaklıyor beni sevgisiyle, bahçeme huzur veriyor. 
Artık bahçe onsuz olmayacak. 
Gittiğim yerlere onu da götürmek istiyorum çünkü biliyorum ki her şeyi güzelleştirebilir, dokunduğu her şeye anlam verebilir ve o güzel kokusunu her yere taşıyabilir.
Onunla olduğum her an yeni şeyler öğreniyorum. Örneğin, mekanların anlamsız olduğunu ve gerçek sevginin her şeyin önüne geçeceğini...
Bunun gibi anlamlı şeyleri gösteriyor bana o bir tane çiçek...
Benim çiçeğim, en değerlim, bahçeme huzur getiren, sevgi veren, değer bilen, aşk kokan şansım... Sana sonsuza kadar sevgiyle bağlıyım.
İşte şimdi mutluluğa 🌻🌼





2 Haziran 2017 Cuma

Nefes

Doğum günleri büyükler için olmasa da çocuklar için ne kadar heyecan verici bir gün değil mi?
Sabahtan çıkıp arkadaşlarıyla oynamak, akşam eve geldiğinde kocaman bir pasta etrafında tüm ailesi ile bu günü kutlamak, hediyelerini açmak, sevildigini ve değer gördüğünü hissetmek bir çocuk için ne kadar güzel şeyler....
Peki ya o çocuk onkoloji servisinde yatıyorsa doğum günü onun için ne ifade eder?
Her zaman dışarı çıkartmayan, istediğini yiyip içirtmeyen, sarılmak istediginde her zaman izin vermeyen bu hastalığı bir çocuğa nasıl anlatabiliriz ki? Hele ki bu onun doğum günüyse. Çünkü doğum günlerinde her şey serbesttir ve o gün senin günündür.
İç dünyasını anlamaya çalışiyorum. O ise bana en güzel gülümsemesiyle gülüyor. " İyileştigimde bunu da yapalım " dediği bir listesi var. Bana söylemiyor ama doğum gününü en güzel şekilde kutlamak da o listede ben biliyorum. Parkta oynamak kiraz yemek gibi sonu olmayan bir liste bizimkisi. Söz verdik hepsini de yapicaz.
O benim hayatımda gördüğüm en güçlü savaşçı. 
Yollarimiz iyi ki birleşti seninle çocuk! İyi ki dogdun iyi ki senin ablan oldum...

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Mutluluk

Kapali bir mekan
Ortam şen şakrak
Rakı masası
Ve o masada yan yana oturup birbirine hayran hayran bakan bir çift.... 
Müziğin ritmine dayanamayıp arada kalkıp oynuyorlar.
Sonra gelip rakidan bir yudum alıp oynamak için geri dönüyorlar. 
O kadar güzelleri ki dünya umurlarinda değil 
En büyük servetleri aldıkları nefes ve aşkları...
Kadın, kollarını açabildiği kadar seviyor adamı ve ona kocaman sarılıyor.
Adam ise şükretmeyi biliyor. 
Öyle güzel bir ahenk var ki aralarında kokusu burnuma kadar geliyor. 
Mutluluk bulaşıcıdır. 
Hiç tanımadığım bu çift için heycanlaniyorum ve bir yudum alıyorum rakımdan. Hep mutsuzluğa mi içicez? Bu seferde kadehler mutluluğa gelsin
Aşk'a 🌻

19 Mart 2017 Pazar

Anektod

Serin ve güneşli bir hava, gölün kenarında minik bir çadır ve onun hemen yanında hamakta uzanmakta olan ben.
En güzeli de elimde 'Leylâ'...
Huzurun başkentindeyim sanki. Havada tek bir bulut yok, güneş gözlerimi kamaştırıyor. Ara ara üşüyor gibi oluyorum ama sonra geçiyor. Leylâ beni ısıtıyor. Aklımdan ne geçiyor bilmiyorum sadece anı yaşıyorum.
Böyle zamanları çok seviyorum. Hiçbir şey düşünmeden etrafımdaki güzellikleri görüp, aldigim nefesin bile tadını çıkarmayı ya da bir şeye odaklanıp onunla ilgili hayal kurmayı... Çok seviyorum!
Bitmesini istemediğim bir rüyanın içindeyim.
Ama ne olduysa hava aniden siyahlaşıyor. Sanki gökyüzü beni ezmeye çalışıyor, üstüme geliyor gibi... Kalkiyorum hamaktan ve koşa koşa eve gitmeye çalışıyorum. Burnumun dibinde olan eve bir türlü varamıyorum. Sanki koştukça evimden uzaklaşıyorum... Bu his beni çıkmaza sürüklüyor.
Ellerimin titrediğini görüyorum, korkuyorum çünkü.
Birden bir ses duyuyorum kulağımda. Gözlerimi açmamla etrafımda ne göl kalıyor ne çadır ne de bütün o hayal ettiğim şeyler. Tam da karşımda 'anne uyan' diyen, bana gülen gözlerle bakan Pera var. Derin bir nefes alıyorum. Yanağını okşuyorum kızımın. O hayal ettiğimden de fazlası çünkü... Pera'yı öpmek için ona doğru yanaşıyorum ve bir anda kendimi başka bir yatakta buluyorum.
Kendi evimdeyim, duvarlarım mavi... Rüya içinde rüyaydı zannediyordum ki... Hissettiklerimin tarifi yok. Ama çok garip. Burnuma yağmur sonrası toprak kokusu geliyor. Bugün güzel geçicek.

14 Şubat 2017 Salı

Ağaç

Toprağa bi tohum ekiyoruz, onun büyümesi için elimizden geleni yapıyoruz. Suluyoruz, ara sıra konuşuyoruz, seviyoruz, yapraklarını temizliyoruz. Bazen o kadar uğraşmamıza rağmen gün geliyor hastalanıyor. Gücünü kaybeden ölüveriyor ama direnmeyi tercih eden er ya da geç kendini toparlayıp değişiyor ve o güzelliğini ortaya çıkarıveriyor.
Bu sahne bizler için de geçerli değil mi?
Yaşadığımız bazı şeylere üzülüp kırılıp pes etme noktasına gelmiyor muyuz? Tabiki geliyoruz. Bundan daha normal bir şey yok.
Anormal olan o geldiğimiz noktada aynı o ağaç gibi kendimizi öldürmek, duygularımızı bitirmek, düşüncelerimizi susturmak...
Aslında tam o noktada her şeyi farkedebiliriz ve iyileşmek için çaba sarfedebiliriz. İnsanın kendi için attığı hiçbir güzel adım boş kalmaz.
En önemli iki şey var 'farkedebilmek' ve 'affedebilmek'
Kendini ve yapabileceklerini farkedebilmek; kendini ve başkalarını affedebilmek...
Bu iki sihirli kelimeyi uyguladıktan sonra insan değişiyor, yaşadığı en ufak yere bile köklerini salıp içindeki güzelliği ortaya çıkartıyor. Verimli hale gelip dokunduğu her şeyi güzelleştiriyor.
Her şey bizler için değil mi zaten?

6 Şubat 2017 Pazartesi

Yolculuk

Sabah saatlerinde çıktığım yolda bir sürü farklı yüz gördüm. Hepsi de bulundukları yerden başka bir yere ulaşabilmek için zamana karşı hareket ediyordu. Bazısının gözlerinde heyecan, bazısının ise hüzün vardı. Bu duygular, onların yolculuk sürelerini etkileyecekti.
Oturduğum yerden insanları izlerken bir şey farkettim. Somut olarak zaman akrep ve yelkovandan oluşabilirdi. Ama asıl zaman, bizim duygularımızdı. Nasıl ki sevdiklerimizin yanında zaman su gibi akıp gidiyorsa ya da uzun süredir beklediğimiz kitap elimize geçtiğinde bir solukta bitirebiliyorsak bu, içimizdeki sevinci ve mutluluğu temsil ediyordu.  Aynı şekilde otobüs beklerken zamanın geçmek bilmeyişi içimizdeki bıkkınlığı ve olumsuzluğu  temsil ediyordu.
İşte zaman buydu.
Zaman bizdik.
Zaman bendim.
Doğumdan ölüme doğru çıktığımız bu yolculukta hep su gibi geçen anılarımız olsun.
Amacımız mutlu olmaksa eğer çıkılan her yolculuğun değerini bilelim ve zamanı kendiniz yönetelim.

15 Ocak 2017 Pazar

Dipnot

Zaman akıp gidiyor...
Hayatımızı en iyiye ulaştırabilmek için kimine boyun eğiyoruz ya da kimi olayları görmezden geliyoruz. Peki neden hep en iyiyi istiyoruz? Zaten kendi hayatlarımız içinde olabileceğin en iyisini yaşamıyor muyuz?
Bir süredir bu düşünceyi o kadar çok içselleştirdim ki etrafımda göremediğim birçok güzelliği görmeye başladım. "İşte! Hayat buymuş! " diyebildim. Bu düşünceden günler sonra bana yepyeni kapılar açıldı. Yeni yeni farkediyorum ki bakış açımız ve algılarımız değistiğinde kendi şansımızı ve mutluluğumuzu bulabiliyoruz. Zaten tüm mutsuzluklar insanın "herhangi bir şeyle bile yetinememesinden" dolayi ortaya çıkıyor.
"Olabileceğin en iyisini yaşıyorum" diyip bunu kabul edebilmek gerçekten çok zor. Ama bunu kabul ettikten sonra gerçekleşen mutlulukların da tarifi yok.